Psikoterapiler

DİYALEKTİK DAVRANIŞÇI TERAPİ

Tarihçesi

Diyalektik davranış terapisi, bilişsel davranışçı ekolün yeni bir dalgası olarak 1980li yıllarda Marsha Linehan tarafından geliştirilmiştir. Ekol başlarda borderline kişilik bozukluğu (sınırda kişilik bozukluğu)na sahip ve intihar düşünceleri olan bireylerin sadece değişime yapılan vurgudan ziyade, duygu ve deneyimlerin kabulüne ihtiyaç duymaları sebebiyle doğmuştur. Bunu en iyi deneyimleyen ise Marsha Linehan’ın kendisidir çünkü o da 20 yıl boyunca intihar deneyimleri, kendine zarar verme davranışlarının da eşlik ettiği borderline rahatsızlık ile mücadele etmiştir. Linehan’ın deyimiyle bu  hastalara  davranışsal  değişim odaklı bir müdahale yapıldığında hastalar fazlasıyla eleştirilmiş hissetmekte ve duygusal açıdan kapanabilmekte ve terapiyi bırakabilmektedir. Öte yandan hastalara bu duyguların zorluğu ve tolerans gerektirdiği vurgulandığında hastalar anlaşılmadıklarını ve küçümsendiklerini düşünmektedir (Sargın & Sargın, 2015). DDT’nin başarısı birçok psikopatolojinin temelinde duygusal disregülasyon olduğu farkındalığından kaynaklanmaktadır. Bu anlamda bunun görüldüğü yeme problemleri ve madde bağımlılıklarında da kullanımı yaygınlaşmıştır.

Neden ‘Diyalektik’?

Diyalektik Yunanca tartışma sanatı anlamına gelen dialektike tekhne’den türeyen bir terim olarak, genelde akıl yürütme yoluyla araştırma ve doğrulara ulaşma yöntemi demektir. Linehan hayatın her alanında karşıtlıklar olabileceği ve önemli olanın bunların sentezlenmesi gerektiğini düşündüğü için terapiye bu ismi vermiştir. Diyalektik süreçlerin tedaviye dahil edilmesi önemli bir aşamasını kapsamaktadır.

Neden ‘Davranışçı’?

Çünkü bu terapi türünde danışanların kendi hayatlarındaki problem davranışları çözme amaçlanmaktadır ve DDT öğrenmek onlara davranışlarını düzenleme şansı tanımaktadır. Bu davranış hedefleri 4 aşamada gerçekleştirilir. İlk aşama intihar düşünceleri ile savaşmaktır. Linehan’ın kendisi de borderline bozukluğa sahip ve intihar girişimleri olan biri olduğu için yaşamı tehdit eden davranışları engellemek ilk hedeftir. İkinci aşamada terapiye geç kalma, madde kullanımı vs dahil terapinin etkinliğini azaltan davranışları azaltmak hedeflenmiştir aynı zamanda geçmiş travmalar da bu aşamada ele alınır. Üçüncü aşamada ise yaşam kalitesini düşüren işsizlik, amaçsızlık gibi davranışlar değiştirilmek istenir. Son aşama ise kişinin sosyal alanlarda davranış becerilerini arttırmaya ayrılmıştır.

Peki DDT Nasıl Bir Terapidir?

DDT esas olarak bireysel psikoterapi, grup beceri eğitimleri, telefon koçluğu ve klinisyen konsültasyon ekibi olmak üzere dört temel bileşenden oluşur. Danışanın ihtiyaç durumuna bağlı olarak bu bileşenlerin hangilerinin uygulanıp / uygulanmayacağı belirlenir. Grup eğitimlerinde amaç kişilere 4 modül olarak duygu düzenleme, farkındalık, sıkıntıya dayanma ve kişiler arası etkili olma becerileri kazandırmaktır.

Bilişsel Davranışçı Terapiden Farkı Nedir?

Bir bilişsel davranışçı terapi türü olarak, DDT de insanlara işlevsiz düşünce ve davranışlarını, düşünce modellerini ve davranışlarını değiştirerek yardım etmektedir. DDT de CBT gibi danışanların geçmişine önem verir ve problemlerin oradan kaynaklanıyor olabileceğini kabul eder. Ancak şu andaki sorunların güncel düşünce ve davranışlardan kaynaklandığını söyler ve onları değiştirmeyi öncelikli olarak ele alır. Ve bunu yaparken de doğunun uzlaşmacı tavrı ile batının rasyonel tavrını kaynaştırmaktadır.

DDT’nin temel özelliği, problemlere biyososyal çerçeveden bakmasıdır. Biyososyal kurama göre yaygın duygu regülasyonu sorunlarının temelinde biyolojik temelli bir hassasiyet ve bireyi geçersiz kılan çevresel faktörlerin etkileşimi yatmaktadır. Duygu regülasyonu sorunlarında duygusal uyaranlara karşı aşırı hassasiyet, yoğun duygusal yaşantılar ve başlangıç düzeylerine dönmede yavaşlık gözlemlenmektedir. Birçok insanın düşünce ve davranışlarda sorun yaşadığını kabul eder ancak bunların en yıpratıcı görüldüğü alanın kişilerarası ilişkiler olduğunu savunur ve bunu değiştirmeyi esas alır (Grohol, 2016). Bu amaçla da grup terapisi bileşeninde güvenli bir ortamda sosyal beceriler ve sosyal uyumluluğun geliştirilmesi amaçlanmaktadır. Takım süpervizyonu önemli bir parçasıdır.

Gerçekten faydalı mı?

Öncelikle, birçok araştırma göstermiştir ki, DDT, bilişsel davranışçı terapiye göre çok daha az terapiyi yarım bırakma vakasına sahiptir. Ayrıca borderline bozukluğa sahip kişilerin DDT tedavisi sonrasında; kendine zarar verme davranışlarında, hastaneye yatış sürelerinde, farmakolojik tedaviye duydukları ihtiyaçta ve öfke puanlarında anlamlı azalmalar olmuştur.

Daha Fazla Göster

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu
Kapalı
Kapalı